Historia est magister vitae (Tarih, yaşam dersi veren bir öğretmendir); bu yapıt da aynı görevi gerçekleştiren bir araçtır. Geçmişten ders alırız, geleceği planlayıp biçimlendiririz. Yeryüzünün en büyük ve en uzun yaşamış imparatorluğunu ne tür kişiliklerin nasıl yönettiğini; kişisel duygu ve düşünceleriyle, çıkarları ve yaşam biçimleriyle devlete ettikleri iyilik ya da kötülükleri her bilim adamının, devlet adamının, kısacası meraklı okur-yazarın bilmesi gerekir. Bir yanda devlet ve toplumsal girişimlerde kadınlara yer verilmeyen bir çağda Mısır devletini başarıyla yöneten, zeki ve çeşitli yeteneklerle donatılmış, kendi yönetimi altındaki soylara kendi dillerinde seslenen çok dilli bir kraliçenin var olması, öte yanda bu kraliçenin kendi devletinin çıkarları için Roma’da en yüksek kamu görevine gelmiş ve kendi çıkarlarını önde tutarak devlete zarar verme pahasına birbirleriyle yarışan ve savaşan Pompeius Magnus, Julius Caesar ve Marcus Antonius adlı üç Romalı komutanı kendine bağlayıp avucunda oynatabilmesi ve bunlardan çocuklarının olması insanı hayrete düşüren tarihî bir çelişkidir. Bu yapıtta bu açılardan yalnız Marcus Antonius ve Kleopatra değil Roma toplumunun pek çok üst düzey kişilerinden de söz edilmektedir. Dolayısı ile MÖ I. yüzyılın ikinci yarısındaki Roma siyasi yaşamı, buna yön veren kişiler ve olaylar, Plutarkhos’un kaleminden akıcı dille, canlı bir şekilde anlatılmıştır. Böylece tüm yapıt zevkle okunabilecek tarihî bir roman özelliği kazanmıştır. Plutarkhos’un bu yapıtı ve batı dillerine çevrilmiş diğer bazı yapıtları, Shakespeare gibi pek çok batılı yazara esin kaynağı olmuştur.
Tanıtım Metni