1950’li yıllardan bu yana, ülkemizde yaşanan köyden kente göçün; kırsaldaki tek düzey yaşam biçiminden, şehirdeki çok çeşitliliğin getirmiş olduğu sosyal aktiviteler yaşamı renklendirirken, sosyal imkanlara erişim, istihdam imkanları ve kentli olma özentisi, köyden kente göçün bilinen cazibeleri olmuştur. Kavramsal olarak, insanlar bir yerden bir başka yere taşınmak istese de göç ile beraber kültürünü, sosyal ve siyasal yapısını tetikleyen yeni unsurlar da oluşmuştur. Bu unsurlar toplum üzerinde olumlu, olumsuz etkileriyle sosyokültürel ve sosyoekonomik yapısını yeniden şekillendirmiştir. Bu kapsamda göç, beraberinde mevcut sorunları da kentlere taşıyarak, oluşturulan varoşlarda ve kentlerin çeperlerinde yetişen gençler, işsizlik, gelir dağılımındaki dengesizlik, eğitim, sağlık, sosyal hizmetlere erişim gibi eşitsizliğin yarattığı sonuçları itibarı ile kültürel erozyonları, değer yargılarında değişimler gibi doku uyuşmazlığını da açığa çıkarmıştır. Bütün bu sosyal çalkantıların pratikteki yansımalarının faturası ağır olmuştur. Ben bugün kayıt altına aldıklarımla, geçmişimden devir aldıklarımı, yaşadıklarımla harmanlayarak geleceğe, kendimden sonra ki nesillere (evlatlarıma, torunlarıma) miras bırakmanın çabası içerisindeyim.
Tanıtım Metni