Bourdieu, sosyoloji uğraşısının mutluluk vaat eden bir yapısının olmadığını belirtir. Sosyoloji daha çok içerisinde keder barındırır. Toplumsal gerçeklik her zaman bir dizi eşitsizliklere, dışlamaya, ırksal ve dinsel ayrımcılığa, damgalamaya, güç mücadelesine dayanmaktadır. Sosyoloji ise toplumsal hayatı ve birlikte yaşamı bozucu bu türden olgularla-etkilerle mücadele eder. Bir mücadele alanı olarak görebileceğimiz sosyoloji bu hâliyle bir keder içerse bile sosyoloji uğraşısı her zaman umut vaat eden, problem çözücü ve gelecek inşa etme kudreti olan bir yapıya sahiptir. Toplumsal hayata dokunmak, toplumsal hayatı anlamaya ve yön vermeye çalışmak her zaman için güç dengeleriyle oynamak anlamı taşır. Dezavantajlılığı, sosyal problemleri, eşitsizlikleri, dışlamayı, damgalamayı, ayrımcılığı konuşmak, dert edinmek, anlamaya, açıklamaya ve çözümlemeye çalışmak sosyolog açısından bir zorunluluktur zira sosyoloji, içinde doğduğu dünyanın bütün keşmekeşliği içerisinde toplumsal hayatı yeniden ve yeniden kurgulamanın, toplumsalı savunmanın ve onu yönetmenin hazzını yaşatmıştır.
Bu kitap, dezavantajlılar ve dezavantajlılığı sosyolojik bir bağlamda tartışmaktadır. Dezavantajlıların ve dezavatanjlılığın sosyolojisinden bahsedebilmek için ortak bir kavramsal ve kuramsal çerçeveye ihtiyaç vardır. Ancak dezavantajlılık tartışmaları böyle bir çerçeveden oldukça uzaktır. Dezavantajlılığın ve dezavantajlıların sosyolojik zeminde tartışılması ile olguya yönelik bütüncül bakışın gerçekleştirilmesi amaçlanmaktadır. Bu kitapta, dezavantajlılığa ilişkin temel kavramsal ve kuramsal tartışmalar ele alınırken seçilen belirli dezavantajlı gruplar üzerine yapılan tartışmalarda söz konusu kavramsal ve kuramsal anlayışa ışık tutulmuştur. Sosyologların gözünden dezavantajlı grupları yazıya döken bu eser, dezavantajlı gruplara ilişkin diğer alanlarda yapılan tartışmalara da katkı sağlayacaktır.