Petrole bağımlılıktan kaçıp dirençliliği teşvik etmeye, daha yerel, enerji etkin ve üretken yaşam tarzlarını benimsemeye geçiş sadece bir tercih değil; insanlık için gerekli bir yoldur. İklim değişikliği ve petrole bağımlılık, her ikisi birleşince, tek başına olduklarından daha büyük bir tehdit olmaktadır. En büyük arzumuz, bu tehditlere karşı bakış açımızı dönüştürmek ve ortaya çıkan sorunlarla nasıl başa çıkacağımızı öğrenmektir. Kent ve bölge planlama perspektifinde, Covid-19 salgını, Rusya-Ukrayna Savaşı, yaşanan büyük depremler ve ekonomik krizden sonra gıda ve enerji krizine karşı yerelde dirençli çözümler bulmalıyız. Kentsel yaşam kalitesini artırmak için alternatif ekolojik yaşam tarzlarını benimsemeliyiz. İşlevsel karma kullanım, toplu taşımayı güçlendirme ve kamusal alanları düzenleme önem kazanmaktadır. Düşük karbonlu yerleşimlere geçişte, sürdürülebilir ulaşım ve yenilenebilir enerji desteklenmelidir. Ayrıca, döngüsel ekonomi ve yeşil mimari teşvik edilmelidir. Karbon azaltımı üzerine farkındalık ve eğitim çalışmaları da bu süreçte kritik rol oynamaktadır. “Düşük Karbonlu Yerleşmelere Geçiş” kitabı yazarları, iklim değişikliğine, petrol krizine karşı çok branşlı yaklaşımın kapısını açan kapsamlı çalışmalar ile Türkçe literatüre katkıda bulunmaktadır.