“Edebiyat olarak adlandırılan şu esrarengiz şey” üzerine düşünmelerin izini sürüyor elinizdeki kitap. Edebiyatın hem kendi içindeki değişim ve dönüşümleri hem de yaşamla ilişkisinin sürekli oluş halindeki devingenliğini anlamlandırmaya girişiyor. Bu minvalde edebiyatın tek bir nitelikle ya da işlevle, örneğin eğlendirici olma ya da haz vermeyle veya salt kurgusal, gerçekdışı anlatılar olmayla sınırlandırılamayacağını ileri sürüyor. Aksine, edebiyatı bir karşılaşmalar alanı, dolayısıyla sınırların ve işlevlerin her daim ihlal edilip yeniden kurulduğu, yaşamın ve dünyanın biteviye yeniden anlamlandırıldığı, kendimize ve birbirimize temas edebilmenin yeni imkânlarının yaratıldığı bir ilişkisellik uzamı olarak tarif ediyor. Dolayısıyla edebiyat sadece mevcut dünyanın ve ilişkilerin anlatısı olmakla kalmaz, aynı zamanda hâkim, değişmez ve sorgulanamaz olduğu varsayılanı dağıtma, çözme ve altüst etme, “unutulanı”, yok sayılanı, görmezden gelineni ifade etme gücünü de barındırır. Kendi sınırlarını ihlal edip yeni ufuklar açarken, özgürlükçü yaşam tarzlarının ve ilişkilerin güzergâhlarını da biçimlendirir.
Tanıtım Metni