Yere uzanıyor, yıldızlara bakıyoruz. Bu yıldızların birinde çok eski bir hasreti yaşayabiliriz diyorum.
Biz yüzyıllardır orada, o hikayedeydik diyorsun. Bir yudum daha alıyorum içkimden. Alkolün damarlarımda dolaşmasından, bedenimi kaçınılmaz bir biçimde uyuşturmasından mı bu hayale yolculuğum, seninle bu yıllanmış hikayeyi bir kez daha düşünebiliyor olmamdan mı bilemiyorum. Ama dalgalar o hikayede, o eski romanlarda da böylesine etkileyiciydi sanırım. Uzun, çok uzun bir geceye hazırlanabileceğimizi düşünüyorum öyle olunca da, güneşin doğuşunu biraz da bu yüzden kaçırmamalıyız, hiç olmazsa bu kez kaçırmamalı, buruk bir sevinçle de olsa karşılamalıyız diyorum. Susuyorsun, o yıldıza kayıyor gibi oluyorsun durup dururken. İşte o anda yeniden başlıyor hikayemiz.
Bu hikaye bir arayışı dile getirir. Anlatıcı, kahramanlarının iç dünyasında ve yaşadığı şehrin en gizli köşelerinde, ulaşamadığı bir sevgilinin izini sürer. Aşkın tarihi, hikayesinde gizlidir. Soru da ister istemez kendisini bir kez daha dayatır: En güzel aşk, yaşanamayan, en dokunulmamış, hayallerle beslenen aşk mıdır yoksa?