İkinci dünya savaşı; 60 milyon insanın trajik bir şekilde yaşamını yitirdiği, sebepleri ve sonuçları itibariyle 20. Yüzyılın en büyük travması… Adolf Hitler; bu büyük travmadan sorumlu baş aktör… Savaşın alt yapısını oluşturan, planlayan, başlatan, sürdüren ve yöneten kişi… Peki hiç düşündük mü, bu trajik savaşın planlayıcısı olan Hitler, kendi toplumunu nasıl ikna etti de büyük ve güçlü bir halk desteğini arkasına alarak böyle bir savaşı nasıl başlattı? “Bir toplumu savaşa inandırmak” teması üzerine inşa edilen çalışmamız yukarıdaki soruya mistik ve ezoterik boyuttan uzak, bilimsel bir düzlemde cevaplar arıyor. Bu nedenle eserde, insan psikolojisinin savaş olgusuna karşı travmatik bir vaka olarak geliştirdiği bakış açısını nasıl olup da kabul edilebilir hatta istekli hale getirildiğiyle ilgili önemli soruların da cevaplarını bulacağını düşünmekteyiz. · Tamamen insana özgü ve sosyal birlik ve bir arada yaşamaya dair bir kavram olan iletişim, bir savaşın nedeni ya da savaşın özendiricisi hâline dönüşebilir mi? · Ya da iletişim, içinde yalanlarla dolu bir retoriğe dönüşünce toplumlar daha mı kolay ikna edilir? · Rasyonel akılla vicdan, korku ve sevgi gibi temel vasıflara sahip olması gereken insan, nasıl olur da kendi türüne karşı nefret ve öldürme hissi ile canavarlaşabilir? · İnsanı ve toplumu korumak, güvende tutmak için yaratılan bir organizasyon olan “Devlet” neden bir toplumu top yekûn feda eder? · Yunan Tragedya ve Komedyası ile başlayan günümüz kitle iletişim araçları ne kadar masum? · Savaş kutsal bir ritüel mi? Lanetli bir kirletilmişlik mi? · Bir toplum nasıl bir kitlesel nefretin odağına dönüşür?
Tanıtım Metni