Bugün, geçmiş nesillerden miras aldığımız insan haklarının temel değer ve ilkelerini, koruyarak yaşatma sorumluluğuyla karşı karşıyayız. Ne var ki bu sorumluluğu yerine getirirken insanlığın karşılaştığı zorluklar hiç olmadığı kadar büyük!
Salt kalkınmacı kapitalist bir anlayış temelinde vücut bulan küreselleşme ve dijitalleşme gibi olgular, insan haklarını, özgürlüğü ve mahremiyeti tehdit eden bir kılığa bürünerek kamusal/gündelik hayatın içinde kol gezmekte. İnsanlar arasındaki eşitsizlikler geçmişte olduğundan çok daha fazla ve tabana yayılmış durumda. Bugün insanlık tarihine kök salmış olan bu eşitsizlikleri yıkarak daha adil bir dünya inşa etmek için geçmişte olduğundan çok daha fazla çaba sarf etmemiz gerekmektedir. Nitekim insan hakları mücadelesi, geçmişin acılarından bugünün umutlarına ve yarının aydınlığına uzanan sonsuz bir yol, soluksuz bir yarıştır.
Gelecek; umutsuzlukların değil adaletin, eşitliğin, değişimin bir yolu olarak görülmeli ve insan haklarının daha ileriye taşınması için topyekûn mücadele edilmelidir.
“Ben yanmasam, sen yanmasan, biz yanmasak nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa.”
Nazım Hikmet