Kadınlar... Kadınlarımız... Analarımız, hanımlarımız, bacılarımız, kızlarımız... Kadınlarımız... Destanlara sığmayanlarımız... Evladını, doğum sancısıyla başlayıp, çilelerle büyüten, civanmert birer delikanlı yapıp Allah aşkı için ötelere uğurlayan analarımız... Izdırabın saçlarını apak ettiği eli nasırlı, cennet kokulu, muhabbet bakışlı, yavrusuna bakarken nazar etmekten çekinen analarımız... Son Karakol'un her tarafını kara bulutlar kaplayıp, vatan toprağının al kanlara boyandığı demlerde siperlere su, Mehmetçiklere şifa taşıyan kadınlarımız... Tazecik koçyiğitlerini ırak beldelere yollarken: "Arkandan vurulursan sütümü helâl etmem!" diyerek yedi düvelle çarpışmaya gönderen kadınlarımız... Bıyıkları terleyesiye kadar bir melek gibi büyütüp, yavrusunu Çanakkale'ye destan yazmaya gönderen analarımız... Evladının ölümsüzlüğe erdiği muştusunu aldığında, hemencecik abdestlenip, iki rekât şükür namazına duran, nasırlı ellerini gökkubbeye doğrultup "elhamdülillâh, şehit anası oldum!" deyip, semânın sakinlerini gözyaşlarına boğan analarımız... Gün gelip de şehit evladı için hükümetin maaş bağlamak istediğinde: "Ben ikinci âlemde şehit evlâdımın şefaatını bekliyorum! Buna menfaat gölgesi düşürmekten Allah'a sığınırım!" diyen, iman âbidesi analarımız... Evet! Bu aziz topraklar bize, evladının ellerini kınalayıp; mukaddeslerine, vatanına, namusuna kurban olsun diye asker ocağına uğurlayan mavera soluklu anaların armağanı değil mi? Okuyun, her birinin acısını, azmini, sevincini, kahramanlığını, yaşam mücadelesini göreceksiniz...
Tanıtım Metni