Edebiyatta Kanonsuzlar
ÖLÜM SALGINI
Halka ağzın sırrını her dem kılır izhâr söz
Bu ne sırdur kim olur her lahza yohdan var söz
Arturan söz kadrini sıdk ile kadrin arturur
Kim ne mikdâr olsa ehlin eyler ol mikdâr söz
Vir söze ihya ki dutdukça seni hab-ı ecel
İde her sâ’at seni ol yuhudan bîdâr söz
Of Hayy Hak!
Her anlamda “konuşan cesetler” ve “yürüyen ölülerle” dolu bir edebiyat. Ölerek zararsızlaştığına inanılan ve bu yüzden yüceltilmesinde sakınca bulunmayan bir yazarın / şairin hayaleti yüzlerce eserle geri dönüyor. Eski şiirin yadigârları, hortlaklar, okuma odasına üşüşüyor. Vaktiyle işlevini tamamlamış olan bir üslûp, hakkıyla gömülmediğinden, esinlenilerek, tekrar edilerek, kopyalanarak ya da alıntılanarak etkisini sürdürüyor. Aynı zamanda etkisizleşip tılsımını yitirebiliyor da. Bir başka deyişle anonimleşiyor.
Bu sayımızı kanon konusuna ayırdık. Çeşitli dergilerde işlenme biçimini göz önüne alarak denilebilir ki kanon kelimesinin Türk edebiyatındaki varlığı, akademinin yürürlüğe sokmaya çalıştığı şeklin sınırları içinde donakalmış. Büyük ölçüde Anglosakson kanon anlayışı aktarılmış. Kanon var mıymış, yok muymuş? Bir varmış, bir yokmuş!
Dosya editörlüğünü Hayriye Ünal’ın yaptığı Fasıl bölümünde Hayriye Ünal, Serkan Işın, Hakan Şarkdemir, Evren Kuçlu, Enes Özel, Derya Önder, Selçuk Orhan ve Rafet Arslan’ın yazılarını bulacaksınız.
Hayriye Ünal, Türkiye zeminini esas alarak modern şairin karmaşık, manipüle edilmiş, iktidarın gölgesinde yaşamaya alışmış bir edebiyat ortamı içindeki netameli yerini, tek sesli, tek renkli şiir düşüncesine eleştiri yönelterek tartışıyor. Osmanlı aydını, yazarı, entelektüeli, fikir adamı, siyaseti bir medeniyet dönüşümü olarak plânlayıp 18. yüzyıldan bu yana bu imkânsız çevrim için yollar ararken şair için kanon hangi haykırışın arkasından yankı yapmak anlamına gelmektedir; Serkan Işın, Harold Bloom’un 6 kategorisinin izinden giderek son 300 yılın kısa bir özetini yaptı. Hakan Şarkdemir, “Anti Kanon” başlıklı yazısında daha çok kanon fikrine karşı çıkıyor. Kanonun da, alternatif kanon arayışlarının da geçersizliğini savunuyor. Evren Kuçlu, kanon bağlamında en tartışmalı konuyu, müfredatı inceliyor. Edebiyat kitaplarımızın ölçülerini, müfredatın şartladığı zihinleri, zihniyetleri aşmadan sağlıklı edebiyat ortamlarına kavuşamayacağımızı ortaya koyuyor. Enes Özel, Evren Kuçlu’nun işlediği, geniş yığınlara yön veren kanon olgusunun yenilik karşısındaki tutumlarını Bloom’un argümanı, etkilenme endişesi ışığında incelemeye tâbi tutuyor. Derya Önder, başta yıllıklar, antolojiler, ödüller olmak üzere kanon kurucu sistemleri inceliyor. Edebiyat dergileri, yıllıklar, antolojiler konusunda ayrıntılı bir dikkatin sahibi Önder yıllık ve antolojilerin şiir kanonu oluşturma bağlamındaki etkilerini ortaya koyuyor. Selçuk Orhan, kanonun her şeyden önce bir kimlik meselesi olduğunu ileri sürüyor. Bu açıdan meseleye yaklaşan Orhan, eleştirinin de ancak Doğu-Batı sorunsalı gölgesinde kurulabildiğine dikkat çekiyor. Ülkemizde kanonun dönemsel iktidar olgularına göre şekil aldığını savunan Rafet Arslan, kanondan avangardın hükmünü soruyor.
Bu sayının şairleri Enes Özel, Yavuz Altınışık, Emre Öztürk, Musab Kırca, İdris Ekinci, Özgür Ballı, Yunus Emre Altuntaş, Erman Akçay, Bülent Ata, Osman Özbahçe, Bülent Keçeli, Ahmet Murat ve Vural Kaya.
Ara Fasıl Suvare ve Matine bölümümüzde Yavuz Altınışık, Requiem for a Dream’ı yazdı. İdris Ekinci, Mehmet H. Doğan’da şiir ve eleştirinin izlerini sürdü.
Temaşa bölümümüzde Vural Kaya ve Berşân M. Durmuş’un rengası var. Bir şiir ve bir hikâyeden oluşan rengayı zevkle okuyacağınızı düşünüyoruz.
Her ne kadar sürç-lisân ettikse aff ola!
Bizden bu seferlik de bu kadar…
İsfahanda bir kuyu var
İçinde nâne suyu var
Her güzelin bir huyu var