1945 sonrası Avrupa edebiyatının, özellikle de Alman dilinin en sarp ve son büyük şairi olan soykırım bakiyesi Paul Celan, hayatını Seine nehri sularında noktaladığı 1970 Mayısının son anına dek, ailesini ve akrabalarını katledenlerle paylaştığı bir anadilde yazıyor olmanın travmasıyla yaşamıştı. Naziler eliyle kirletilmiş bir dilin Almanya’da savaştan sonra da hükmünü yürüttüğü inancıyla gönüllü ve bilinçli bir sürgün olarak Paris’te ömür sürmesine rağmen, kendisini “dünyaya fırlatılmış biri” diye niteliyordu… Değişen bir anahtarla (Mit Wechselndem Schlüssel) başlıklı şiirinde, Değişen bir anahtarla açıyorsun evin kilidini, içerde dili bağlı kar, tipi. Tıpkı fışkıran kan gibi gözünden, ağzından ya da kulağından, değişiyor anahtarın da öylece. Değiştikçe anahtarın değişiyor kelime savruladuran kar taneleriyle. Tıpkı seni püskürten rüzgâr gibi sarıp sarmalıyor kar kelimeleri. dizeleriyle anıştırdığı gibi, yaşamı boyunca “Varlığın Evi”nde sükuta hapsedilmiş kelimeleri duymak ve duyurmak üzere şiir kesilen Paul Celan, şairin “Alman Usta” (ein Meister aus Deutschland/Ölümfügü) Heidegger’den ödünç alıp dönüştürdüğü temel kavramlardan birini isim olarak belirlediğimiz “Karşılaşmalar” kitabıyla, bu defa bütün düzyazı varlığıyla ilk kez Türkçe Seyr’e koyuluyor…
Tanıtım Metni