Toplumda kadın ve erkeğin birlikteliği sıradan bir yan yana duruşu içermez. İki sandalyenin anlamsızca ya yana durma eyleminden daha derin ve farklı bir birliktelik sunar bize. Evlilik, yalnızca aynı evde oturmak değildir. Evlilik, paylaşmak, hayatı birlikte yaşamak olmalıdır.
Mutsuz beraberlikleri sürdürmeye çabalayan çiftler bütün suçu evliliğe yükselmekle doğru mu yaparlar? Kadın erkeği değiştirebilir mi? Ya da erkek kadını? Çözüm değiştirmeye çalışmakta mıdır? Yoksa kadın erkek birlikteliğine farklı bir yaklaşımda mı?
Sevilmek, varlığımızın onaylanması demek. En büyük güç sevgidir. Korku ise paylaşmayı engeller, mesafe koyar. Buz gibi bir hayat.
Çocukluğumuzda açılan yaralar hiç kapanmaz. Hep bir hayalin, beklentinin peşinde oluruz. Canımızı acıtan, adalet duygumuzu yerle bir eden ilk önce anne ya da babamız olur. En yakınları tarafından sevilmiyor olmak büyük bir hayal kırıklığı yaratır insanda. Hele kızların annelerinde yaşadığı hayal kırıklığı çok derindir. Ömür boyu ondan kurtulmak çabası sürer gider.
Kadınlar artık kaybetme korkusuyla katlanmaktan, tahammül etmekten yoruldular. Onlar artık susarak, hiç yerine konarak ya da aşağılanarak bir yerde durmak istemiyorlar. Onlar var olmak istiyorlar. Orkestraya katılmak için dilinizi tutmayın kadınlar, bunu yaşama, bize ve erkeklere bir katkısı yoktur. Ateşböcekleri sadece erkek değildir, dilimiz parlayan bir ışık olabilir gecenin karanlığında.
Kadınlar kendi güçlerini tanıyınca hayat yasemin nefesli bir kuş olacak avuçlarında.