Simondon teknik üzerine de düşünür. Fakat bu düşünüş nostaljiyle karışık bir teknofobinin kötümserliği ile tozlanmış bir ilerleme idealine sessizce bağlı kalan bir teknoloji hayranlığının iyimserliği arasındaki karşıtlıkta tüketilemeyecek kadar titiz ve detaylıdır. Simondon’u özgün olduğu ölçüde anlaşılması güç kılan sibernetik, fizik ve biyoloji gibi ustalaştığı alanlardan el koyduğu kavramlarla; ontoloji, zihin felsefesi ve politika felsefesi gibi disiplinlerin klişeleşmiş düşüncelerini sarsan yepyeni bir felsefe geliştirme uğraşıdır. Zaten başta Deleuze olmak üzere kimi önemli figürler için bir ilham kaynağı olmasının altında yatan sebep düşüncesinin bu çok disiplinli, özgün ve incelikli boyutudur. Muriel Combes’un kitabının önemi ise Simondon’un parça parça yayımlanan ve uzun süre birbirinden kopuk olarak ele alınan teknik, psiko-kolektif, ontoloji, fizik ve biyolojiye temas eden çalışmalarını iletişime geçirmesinden ileri gelir. Simondon ve Bireyötesi Felsefesi yalnızca Simondon üzerine değil, Simondoncu bir düşünme tarzının nasıl işleyebileceğini de gözler önüne seren bir çalışmadır ve özellikle birey toplum ikiliğine sıkıştıralamayacak kolektifin duygulanımsal boyutunu aktaran bireyötesi kavramına odaklanır. Simondon’u hem bütüncül olarak hem de eleştirel bir biçimde ele alan bu metin yalnızca Türkçe literatür içinde değil, dünya genelinde yazılmış en kayda değer monografilerden biri olma özelliğini taşır.
Tanıtım Metni