Günümüzde teknolojinin baş döndürücü bir hızla gelişmesi sonucu elde edilen iletişim olanaklarıyla bir çok bilgiye anında ulaşmak mümkün olmuştur. Bu durum bir çok kolaylığı beraberinde getirmiş olsa da, kişilerin sır niteliği taşıyan bilgi ve belgelerinden oluşan gizli alanlarına müdahaleyi de aynı oranda arttırmıştır. Buna karşın söz konusu bilgilerin korunması konusunda çoğu zaman kişilerin alacakları tedbirlerin yeterli olmadığı görülmüştür. Bu itibarla bu sırların korunması bakımından hukuk düzeninin devreye girmesi gerekli olmuştur.
Bu anlamda gerçek kişilerin, ticari işletmelerin, şirketlerin ve bankaların sahip oldukları gizli bilgi ve belgelerin korunması konusunda çeşitli kanunlardan veya özel hukuk sözleşmelerinden doğan bir yükümlülüğün ihlal edilmesinin sonucu olarak, özel hukuktan kaynaklanan koruma yöntemleri yanında ceza hukuku da devreye sokulmuştur. Bu kapsamda, ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrının açıklanması eylemleri suç olarak düzenlenmiştir. Ancak bu eylemler, suç olarak düzenlenmiş olmakla birlikte, sırrın her koşulda mutlak olarak korunması, özellikle bankaların müşterilerine ait sırların her durumda gizli tutulması sık sık yanlış uygulamaları örten bir bahane olarak da kullanılmaktadır.
Bu çerçevede uyuşturucu baronları ve dolandırıcılar çeşitli yöntemlerle bankacılık sistemini kullanarak gayri meşru kazançlarını saklamaktadır. Bu yolla bankacılık sistemi suçlulardan hesap sorulmasını ve gayri meşru malvarlığına el konulmasını önleyen bir engel işlevi görmektedir. Bu nedenle, koruma kapsamında bulunan sır niteliği taşıyan bilgi ve belgelerin hukuk düzeni tarafından ne şekilde ve nereye kadar korunduğunun ve hangi aşamada koruma kapsamından çıktığının belirlenmesi önem arz etmektedir. Bu kitapta, belirtilen konulara dair sorunların tespitine ve tespit edilen sorunlara dair yargı kararları ışığında çözüm önerilerinin sunulmasına çalışılmıştır.