Su ve Parya, “kendilik” bilincine kavuşması hayati bir hâl alan bireyi, “dıştanlık”ın kör bataklığına saplanmadan kendi içine dönmeye ve orada oturmayı öğrenmeye çağırıyor. Yaşadıklarımız ve öğrendiklerimiz gibi unuttuklarımızın da içimizdeki toplanma merkezinin bellek mekânları olduğunu anımsatıyor. İnsanın kendini çevreleyen “şeyler dünyası”nda yitip gitmemesi, tarihselliğini sağlayan bellek mekânlarına tutunması ve orada kuracağı kendilik bilinci ile hem uzamsal boyutta dünya ile hem de zamansal boyutta toplumsal geçmişiyle bağlantıya geçmesi gerektiğini dillendiriyor. İnsanı, bir parçası olduğu evrenle birlikte anlamaya ve anlamlandırmaya odaklanan şair; devlet, toplum ve kültür gibi genel kabul araçlarını da mevcut kısıtlayıcı-baskılayıcı-ötekileştirici yönleriyle görünür kılıyor. Kişisel tarihin insan için bir eve dönüş yolu olduğu, şiirsel dil terk edilmeksizin sezgisel bir yordamla okurun gündüz düşlerine emanet ediliyor. Ana izleğini bir an olsun terk etmeyen; ritim, tartım, söz dizimi ve ses akışı bağlamında kusursuz bir “estetik yetkinlik” gösteren Cenk Kolçak, dize kurulumundaki hassasiyeti ile düzyazıya savrulma riskini de ortadan kaldırıyor. burada yaz ağır, güller ağır kurumuş yapraklar dere ağızlarında burada hangi el kendini boğsa bir boz güvercin ülkesiz kalır
Tanıtım Metni